İstanbul Kahve Festivali 2019, 19 – 22 Eylül arasında gerçekleşecek. Kahve Festivali Nedir, Neler oluyor bu festivalde, neden bu kadar çok sevildi ve tutuldu? gibi sorularınıza belki de 2017 festival yazımdan cevaplar bulabilirsiniz.
İstanbul Kahve Festivali 2017, En Sevdiklerim: Kahve, Çikolata ve Yaratıcılık
Evet; gittim, gördüm, gezdim, içtim, yedim. Oradaydım. Hava mis, kahve kokuları, çikolata tattırmaları, müzik, medeniyet, şarkı, eğlence, sohbet, yaratıcı tanıtım aktiviteleri, şık standlar, hayran bırakan “marka sadakati” arttırma aktiviteleri, neler neler… Tüm renkler, kokular ve lezzetler İstanbul Kahve Festivali’nde KüçükÇiftlik Park‘taydı. Siz nerelerdeydiniz?
Sanki memlekette hiç dert yokmuş gibiydi, biraz uzaklaşıp nefes almak gibi, gülen-mutlu insana olan hasretime ilaç gibiydi, “herkesi öpüjem” gibiydim, en sevdiğim lezzetlerdeydim… Çok güzeldi, Siz de olsaydınız hep birlikte Paşabahçe standında Gencer Savaş gösterisiyle “Ağlama değmez hayat” diye bağıra bağıra şarkı söylerdik, belki de birkaçınızla söyledik kim bilir?
“Daha Fazla Kahve Çekirdeği, Daha Fazla Yaratıcılık”
Bloğumu takip edenler bilir kahve ve çikolataya düşkünlüğümü. Bir başka sevdiğim şey ise fuar ve festivallerdir işte tam da bu nedenlerden dolayı bu festival benim içindi. Öncelikle beklentimin ötesinde güzelliklerle karşılaştım. Bir kahve ve çikolata tutkunu olmanın yanı sıra fuardaki marka aktivitelerini ve hazırlıklarını bir pazarlamacı gözüyle inceledim.
Öncelikle festival alanı, standların yerleşimi, workshopların yerleri, sahne, dinlenme alanları, tuvaletler… hiç birinde bir eksik bulamadım. Eksiği yok fazlası vardı.
Katılımcı tüm markalar iyi hazırlanmışlardı. Bazı yeni ya da Türkiye’de yeni markalar eksik adette broşür bastırmışlardı. En beğenilen kahvelerinden kalmamıştı ya da başka aksilikleri düzeltmek için koşturuyorlardı. Festival bu olur böyle şeyler…
Bir tanıdık durum da şuydu: Süs diye konulan şeylerin dahi yenmeye çalışılması. Hatırladım, güldüm…
Daha önce çalıştığım Uno ve Solive’de fuarlarda ziyaretçilerden bir tarafımızı ısırttırmadan nasıl kurtulmaya çalıştığımızı hatırladım. Özellikle arkası bayrak ve boncuk ile süslenmiş tadım kürdanlarının boncuklu taraflarını biz durduramadan zeytinyağlı ekmeğe batırıp ağızlarına atanlar geldi aklıma. Biz “bo…da boncuk bulmak” değiminin nasıl türediğini anlamıştık o fuarda.
Neyse, uzattım. Festivalde en göz alıcı stand bence Kuru Kahveci Mehmet Efendi’ydi. Kocaman standı, tüketicisine yansıtmayı başardığı imajını ve köklü tarihini anlatıyordu: “güçlü, sağlam, oturaklı, şık, beklenmedik derecede yenilikçi ve profesyonel. Standdaki görevliler işlerini iyi biliyorlar, harika bilgilendiriyorlardı. Broşürleri etkileyici ama basit ve okutan, şık tasarımlarıyla dikkat çekiyordu. Festivalde en güzel espressoyu içtiğim noktalardan biri de burasıydı ayrıca. Hayranlığımı standa bırakıp ilerledim.
En sevdiğim kahve olan ve evde sürekli içtiğim ve pek de ucuz olmayan Nespresso standı da güzeldi ama sadece üç yeni çeşidini tanıtmak için getirmiş, festivale özel bir indirim yapmamış ayrıca benim kahvemi de getirmemişti. Küskünlüğümü bıraktım standa ama yeni kahveleri de pek lezzetli doğrusu, hadi şimdilik affettim.
Paşabahçe ve Porof Zihni Sinir Standları
Paşabahçe standında kahve çeşitlerine göre sıraladıkları kahve fincan ve bardaklarını izlerken tamamen başka bir noktada buldum kendimi ” Bütün dünya buna inansa” diye şarkı söylüyoruz hiç tanımadığım arkadaşlarla… Standın başında biri elinde saksafonu diğeri iki çubuk önünde bilimum Paşabahçe ürününe vurarak harika müzik yapıyorlar, kalabalık giderek artıyor ve özenle seçilen şarkılara ve saklama kapları ile çalınan müziğe bağıra bağıra eşlik ediyoruz. Takdirlerimi, dansımı, sevgimi bırakarak, ekibin yaratıcılığının ve sanatçıların yeteneğinin önünde eğilerek ayrılıyorum bu standdan. Paşabahçe’yi daha çok seviyorum. Nasıl diyoolar “Marka bağımlılığım” artıyor.
Porof Zihni Sinir Standı çok sevimli ve dikkat çekiciydi. Kuyruk fazlaydı, hiçbir şeylerini deneyemedim ama ilk şubelerini henüz açmamış açmak üzere olan bu yeni markaya şimdiden başarılar dilerim. Çalışan çocuklar öyle sevimliydi ve markalarına bağlıydılar ki ben de sevdim markayı. Çocuk bana Porof Zihni Sinir’i anlatmaya kalktı. Ben de çok iyi bilirim biz bunlarla büyüdük” dedim. O da “a tabi tabi öyledir, doğru” dedi. Acemi şey, “senin yaşın bu” dedi yani. Kızdım, şaka şaka kupa falan sevimli bir şeyler aldım ve ayrıldım standtan.
Aktiviteler, Aktiviteler…
Festivalde çoğu marka pazarlama yetkilileri oturmuş düşünmüş bir sürü yaratıcı aktivite bulmuşlardı. Arçelik boş karton bardaklara bir şeyler çiziktiriyor, bunlarla bir yarışma düzenliyordu.
Sonra; kahve renkleri ile portre çizenler, çekilmiş kahveden resim yapanlar, dart gibi kahve hediyeli ya da konulu oyunlar oynatanlar, Faber Castel (ne alaka ama çocuklarınızı getirdiyseniz oyalansınlar :)) , mütemadiyen kurabiye pişirenler, Brezilyalı Sambacılarla tanıtım yapanlar ( Nescafe Dolce Gusto),
Eti’nin standı da çok şıktı. Karam serisi tattırılıyordu bir kere. Salıncaklar vardı büfede. Oturacak çok şirin yerler. Kahvemi alıp alıp ya Eti’ye ya da Lindt’e gittim. Lindt de çilekli, yeşil limonlu ve acı biberli gibi çikolatalar getirmişti. Çok bir bayıldım doğrusu, olmuş hepsi ellerine sağlık. İki çeşidini aldım. Tattırma işe yaramış görünüyordu. Birkaç çeşidi bitmişti bile.
Başka dikkatimi çeken stand ise Ariste Peynir evi diye hiç duymadığım sanırım yeni bir markaydı. Bu festivalde bulunmasına şaşırdım ama fikir çok hoşuma gitti. Hedef kitle benzerdi, onca kahve ve çikolata, tatlı, lokum arasında peynir, tek başına bir peynirci… bence doğru taktikti. Ayrıca satış ve tanıtım yapan beyler de bir İtalyan ailesini andırıyordu, hoşuma gitti. Bir de aynı bu peynirci gibi “onu alan bizim Ketel – one votkayı da alır” diyerek gelen hoş bir standı olan votka markasıydı. Birkaç organik, ev yapımı yemek satan nokta ve el emeği çanta v.b. satan tasarımcı standı vardı.
Konserler vardı bir de, work-shoplar ve eğitimler…
Ne yoktu: görmek istediğim iki marka Illy ve Kahve Dünyası yoktu festivalde. Kahve Dünyası olsa bence kesin çikolatasıyla ve standı ile konuştururdu, Illy ise kahvesiyle…
Afiyet olsun 🙂
Not: Yazılarımda bahsettiğim hiç bir marka ile yazdıklarım dışında bir ilişkim yoktur. Yazılar site sloganı “Samimi Sohbetler Bloğu”nda da belirttiğim gibi “samimidir, reklamlı değildir)
“Kahvaltı” Bilmecesinin Cevabı: Adam dağda kamp yapmaktadır. Kahvaltısını hazırlar, başına oturur. Yumurtasına karabiber döker, karabiber burnuna kaçar ve yüksek sesle hapşırır. Çığ düşer.
Cok guzel anlatmissin, canim cekti
Sağ ol Aslım, beraber gidelim 6-8 Ekim Gastronomica Lezzet Festivali nasıl fikir?