Bir Kaval Kemiği Kırığı Seyir Yazısı !
Sağ bacak kaval kemiğimi kıralı tam iki buçuk ay oldu. Şu anda hala alçıda ve birbirimize bakışarak bu satırları yazıyoruz. Şikayetçi değilim ağrımıyor, sorun yaratmıyor, kızımın çizdiği surat ile sevimli bile görünüyor. Kırılma ve iyileşme sürecinde daha önce deneyimlemediğim çok farklı duygular, yaşadım. İlginç deneyimimi: “Bir Kaval Kemiği Kırığı Seyir Yazısı” ile paylaşmak isterim.
Bu yazıyı “Güzel şeyler” bölümüne koymamın sebebi, bacağımın kırılmasına sebep olmuş olsa da “kar” sevgimden ileri gelmektedir. Tabi bir de açıkçası daha uygun bir bölüm bulamadım. ( Kategoriler konusunu bir daha düşünsem fena olmaz )
Kar Beyazdır, umuttur
Kar Çocuktur, çocukluktur
Hava şekil ve durumları, deniz, orman, yaprak v.b. manzaraları, hangi kategoriye giriyorsa artık, en büyük zevk aldığım lapa lapa yağan kar seyretmektir. Kar beyazdır, umuttur, temizdir, çocuktur. Ocak doğumluyum, kış çocuğuyum belki de etkisi vardır bu sevgiye. Soğuk değil kar severim ben. Getirdiği beyaz neşeyi severim. Kardan adamı, kartopunu, pencere kenarında oturmayı, kahveyi, çikolatayı, yeni yılı …
Kaval Kemiğimi Nasıl Kırdım ?
İşte böyle bir gündü… üç gündür kar yağıyordu ve yerler dize kadar tutmuştu. Harikaydı her şey. Ben, kızım, kızımın “kankası” ve görümcem yakınımızdaki parka gittik güle oynaya. Bir sürü fotoğraf çektik, koşturduk, kızaklarımızla kaydık. Dönüş yolunda çocuklara elimdeki kürekle kar atmaya çalışarak yürürken buzdan bir tümseğe bastım ve vücudum olduğu yerde sayarken kayan ayağım (benim gördüğüm) kendi çevresinde sanırım yaklaşık 250 derece döndü. Bu dönüş sırasında hiç abartmıyorum tam da korku filmlerine layık kemik çatırtıları (karşı kaldırımdan koşturarak gelen teyze dahi duymuş) çıktı. İğrençleşmek istemem ama durumu olduğu gibi anlatıyorum. Ben kendimi karın üstüne bıraktım, yani belli yaşın üzerinde olduğu gibi önce kemik kırıldı sonra düştüm. 🙁
“Bağırmalıyım, çok kötü bir şey oldu bağırmalıyım”
O an hissettiklerimi çok net hatırlıyorum: Önce müthiş bir korku ve aynı anda beynimde senaryolar ve bir saniyede onlarca düşünce; “bağırmalıyım, çok kötü bir şey oldu bağırmalıyım” ve bütün gücümle “Ahhhhhhh” diye art arda çığlıklarım. Hiç acı yok! “Bacağım gitti, en kötü ihtimal ve sanırım artık bir daha kullanılamaz, olsun bırak tek bacağı iki bacağı olmayanlar var, sadece yatarak yaşayan insanlar var ” gibi düşünceler… “Bağırayım bari Ahhhhhhh!” Görümceme bacağıma bakmasını söyledim, kemik çıktı mutlaka diyorum kendi kendime, baktı, yok çıkmamış, artık ben de bakabilirim. Yerde oturduğum yerden bacağımı tuttum, bıraktığım anda bilek tutmuyor ve dönüveriyor, “en iyi ihtimal ameliyatlık kötü bir kırık” diye düşündüm. “Çocuklar çok korktu, görümcem bayılacak, sakin ol, sakin ol!, tamam sakinim”… Çocuklara döndüm, “iyiyim merak etmeyin” dedim. Görümcem hemen eşimi aradı, yakındaymış. Çevrede bir sürü duran araç ve yardım için uğraşan insan vardı. Eşimi beklemek istedim. Nasıl geçtiğini anlamadan hızla geçen yarım saatten sonra Emrem arabayla gelip beni hastahaneye götürdü.
Kaval Kemiği Kırığı
Arabaya biner binmez birkaç hastahaneyi aradık. Florence Nightingale’de şansımıza o anda ortopedi ve travmatoloji profesörü oradaymış, hemen oraya gittik. Röntgen çekildi ve doktor yanıma geldi. Prof. Dr. Ömer Karatoprak ( biliyorum pek umut vermeyen bir soyadı var 🙂 ama tam tersi). Röntgeni gösterdi. Kaval kemiğimde (tibia) oldukça büyük bir kırık ve bir de minik kırık kaval kemiğinin yanındaki ince kemikte (fibula). “Yarın sabah sizi ameliyata alacağız, bu gün burada kalacaksınız” dedi. “Doktor Bey, bu sıkça yaptığınız bir ameliyat mı?, çok zor bir kırık mı bu?” dedim. ” Valla size zor tabi, iyileşme süreci uzun ama ben yaklaşık her gün yapıyorum” dedi. İşte o an her şey tersine döndü. O andan sonra çok mutluydum, hiçbir şey olmamış gibi mutluydum. Çünkü, bu herkesin başına gelebilen bir olaydı ve iyileşecektim.
Ameliyat meselesini öğrenince doktoru hiç tanımadığımız için araştırma yapmamız gerektiğini düşündük. “Eeeeuuuuu, şey bir ailemizi arayalım , haber verelim, kem küm” dedik. Ömer Bey kartını uzattı “tabi tabi, ben kartımı da vereyim, bulunsun” dedi. Kendisi hakkında araştırma yapacağımızı tahmin ederek çok zarif bir şekilde yardım etti. Babamı aradık, araştırma hemen yapıldı. Ameliyatımı Ömer bey yapacaktı, mutlu oldum, çünkü kendisine çok güvenmiştim.
“Platin ! Kaynımda da var”
Doktorum bana en ince detayına kadar her türlü bilgiyi verdi. Kendisine, sağladığı ruh halimden dolayı çok teşekkür ederim. Allah hepimize kendisi gibi doktorlar nasip etsin (yani zorunda kalırsak). Anlayışla, sabırla, detaylarıyla anlattı, hala da anlatıyor. Gerçi ilk kendisiyle tanıştığımda eşimle ” artık bunu vururuz, işe yaramaz” diyerek anlaşmışlardı ama… Ameliyatım çok iyi geçti. 30 cm platin ve 6 çivi. Nalbura döndüm esprisini yapmayacağım çünkü yakın çevremde bile epey çivili, raptiyeli, platinli yarı biyonik insan var. Cem Yılmaz’ın dediği gibi “fıtık, kaynımda da var”. ” Platin kaynımda da var”. “Ama benimki otuz cm.” – “tamam, tamam işte, kaynımda da var”.
Neyse, iki buçuk ay oldu. İki gün sonra doktoruma gideceğim. Sanırım alçı çıkacak, bakalım. Bu dönemde evdeydim tabi. Eşim, kızım, canım ailem, eşimin ailesi, beni her gün ziyarete gelen minnacıkım yeğenim, dostlarım çok yardımcı oldular bu süreçte. Ben de ne yaptım? Şu anda olduğu gibi blog yazdım. Ayağımı kırmadan önce ayarlarını kurmaya başladığım Kırmızı Fincan’ımı yazdım. Onunla oyalandım. İyi ki vardı. Kırmızı Fincan’ım sayesinde hiç sıkılmadım. Bir de çikolata yedim, kahve içtim. Aşağıdaki gibi bir şey oldum.
Ciddi duyuru !: Yazımda belirttiğim tüm kişi ve kuruluş isimlerinin gerçekle birebir ilgisi vardır. Blog benimdir. İsimler reklam amaçlı yazılmamıştır, teşekkür, takdir, saygı amaçlı yazılmıştır. Saygılar …
Normal Duyuru: Hikayenin devamını okumak için tıklayabilirsiniz:
Bir Kaval Kemiği Kırığı Seyir Yazısı 2
Bir Kaval Kemiği Kırığı Seyir Yazısı 3 Mutlu Son
Bu resme de bayılırım, yukarıda koyacak yer bulamadım. Keyfini çıkarın,idare ediverin lütfen…
Ama şimdi kar deyince bu fotoğraf da koyulmadan olmaz yani… İlk kar yağdığı gündür, çocuklar gökyüzüne tatil umuduyla, yüreklerindeki en büyük mutluluklarıyla bakarlar…
tamam bu sefer söz – bitti.
“Boş Oda ve Adam” Bilmecesinin Cevabı: Adam odada bir buz sarkıtı ile kendini öldürmüştür.
gelişmeleri bekliyoruz