Arabalı Hikayeler

Arabaları hiç tanımam, hiç düşkün değilimdir, pek sevemedim… 18 oldum koştur koştur ehliyet aldım, sanırsın ki çıkartacak kolunu pencereden, şarkılı türkülü dolaşmaya başlayacak ama yok! hiç kullanamadım.  Sebebi sonucu sonra konuşuruz…

Dediğim gibi; hiç sevmem, anlamam, ne plaka bilirim ne marka-model.  Babamda kocamda ne varmış onu bile utanmasam bilmem (ve utanırım, ezberlerim ama yine unuturum), binerken inerken bakmam yani.  Yollara da bakmam, hep düşünür hayal kurarım, kuyrukları birbirine değmeyen kırk tilki ile yolculuk ederim ben.  Bu hep böyle oldu çocukluğumdan beri.  İşte bu nedenlerden dolayı arabalar ve şaşkınlığım ile ilgili başıma oldukça fazla olay geldi.

Araba Hikayesi 1

Eşim, iki arkadaşımız ve ben alışverişe gittik, geri döneceğiz.  Eşim Emre ve arkadaşımın eşi önden gidiyorlar biz arkadaşımla derin konulara dalmış konuşuyoruz.   Neyse bizim arabanın yanına geldik, arabanın arka kapısını açtık, ikimiz de bindik.  Sohbetimiz en hararetli yerinde.  Bu arada arkamızdaki araba da sürekli korna çalıyor.  Biz hala konuşuyoruz, ellerimizdeki alışveriş paketlerini yerleştirmeye çalışıyoruz.   Arkadaki araba hala korna çalıyor, susamadı bir türlü, kornanın üstüne oturdu adam !  Ben sinir içinde “ne var be! ” kol işareti ile arkaya döndüm ve dönmemle yerimden sıçradım.  Arka araba şöför koltuğunda kocam var, yanında da arkadaşımın eşi.  “Aaaaaa…” derken dönüp önümüze baktım ki bize dönmüş, gözler büyümüş, şok içinde iki elalemin adamı!  Amanın!  arkadaşımla arabadan nasıl çıktık ta koştura koştura kendi arabamıza geçtik bilemiyorum.   Emre’yle arkadaşımın eşi kopmuş.  Öndeki adamlar zaten şoktan çıkmış kahkaha atmaya başlamışlardı biz kaçmaya çalışırken … Biz hala panik içinde… Kendimize geldiğimizde uzun uzun gülebildik ancak.

Araba Hikayesi 2

Emre çiçekçinin önünde arabayı durdurdu.  Koştum çiçeği aldım ama kavga döğüş, çiçekçi nasıl kıl… sinir etti beni.  Neyse “lanet olsun” diyerek çiçekçiden çıktım, açtım kapıyı arabaya bindim.  Bir daha buradan bir şey almayalım” dedim.  Nefessiz saydırıyorum bir yandan çiçekçiye.
Emre, ince bir ses tonuyla: “yanlış arabaya bindin abla!” dedi.   Ben şok !  “Aaaa adam Emre değil”. Çık çık çık… koş koş koş… Arabamıza binip kapıyı nasıl kapattım bilemedim. Emre bu sefer gülmüyordu, biraz kızdı.   Nedense bu halimden biraz endişe etmiş!  Sonra güldürdüm neyse ki.

Allah’tan iyi niyetli insanların arabalarını seçiyorum.  Şimdiye hangi kötü yoldaydım kim bilir?

Taksi Hikayesi olmazsa olmaz

taksi

Aslı’yla okuldan çıkmışız.  Lise sondayım.  Her zamanki ayrılık köşemizde durup saatlerce sohbet etmişiz, ayakta abur cubur tıkınmışız, artık eve gitmem lazım.  Yürümeye de üşeniyorum.  Tam da o sırada bir taksi korna çaldı.  Durdurdum,  Aslı’yı öptüm,  atladım hemen.  Hiç yapmam öne oturdum bir de.

“Gözler soru işareti surat aptal bakan” genç bir şoför.   Tam da o sırada popüler olan bir yabancı pop parça çalıyor.  Değişik bir yanar döner ışıklandırma var içerde.  “Ne güzel valla, böyle taksiler de var demek ki” dedim.

Taksimetre arıyorum arabada.  Yanımda çok param yok, neyse ki iki dakikalık  yol, az yazar.  Hiç konuşmuyoruz şoförle.  “Adam nereye gideceğimi bile sormadı” dedim kendi kendime.  Neyse doğru yolda dümdüz gidiyor.  Bizim oraya geldik.  Adam hala şaşkın, hala sormuyor.  Ben “müsait bir yerde inebilir miyim?” dedim.   Adam zınk durdu.   “Borcum ne kadar” dedim.  “Yok ben taksi değilim” dedi adam.  “Ama… ama… sarı araba, siz korna…” .  “Ben belki gezmek istersiniz diye çaldım kornayı, siz de durdurunca hemen durdum” dedi.   Efendim taksiden çevirmiş arabayı o yüzden sarı rengi kalmış henüz.   “Aaaaa üstüme iyilik sağlık” dedim, çıktım, çarptım kapıyı, koşmaya başladım.

Bu arada adamlar (sonuncu laf atma amaçlı kornaya basmış olsa da) genelde mağdurlar.  Bende de panikten herhalde, hiç özür dileme falan yok.  Trafik canavarı gibi ben de “yolların oküzü” olarak nam salmış olabilirim muhtemelen.  Belki kadınlar kocalarını, anneler çocuklarını “aman yavrum kapını kilitle, Kara Suli gelebilir her an” diye uyarıyor olabilirler.

Araba Hikayesi 3

Yeşim’le özel ders alıyoruz yine lise üç.  Sınavdı, sınıf, okul dedikodusu, v.b. derken kafa bir dünya, bir romantik hallerdeyim.   Dersten çıktık.  Yağmur çiseliyor ama Yeşim’le ayrılamıyoruz, sohbete devam ediyoruz.

Ben bir yandan romantik romantik yağan yağmuru seyrediyorum, bir yandan Yeşim’le hemen yanında dikildiğimiz çiçeklerle süslü  gelin arabasının üzerindeki çiçekleri topluyorum.  Hiç farkında olmadan, sanki bağ bahçede yağmur altında çiçek toplar gibi.  Araba camının kırılacak gibi sertçe tıklanmasıyla yerimden zıpladım.   Bir baktım arabanın içine: “Gelin” sinirli sinirli ellerini havaya açmış “ne yapıyorsun?” diye soruyor.   “Ay ne sinirli gelin, ne sinirli gelin, hiç yakışmamış gelinlik sana, ne yapacağım, çiçek topluyorum”…  😛 .

Panikle hemen topukladık tabi Yeşim’le birlikte.

İnanmazsınız, daha da var.  Bir gün yolda yanınıza biri oturuverirse bilin ki o Kara Suli, korkmayın, en nihayetinde kaçacaktır.

Bu yazıyı sevdiyseniz Arabalı Hikayeler 2 yi de okuyabilirsiniz. 

 


Görsel Kaynaklar:  freepik 1freepik 2freepik 3freepik 4,


 

 

 

CEVAP VER

GÜVENLİK KODU *