Geçen haftasonu büyük bir heyecanla televizyonların karşısına geçip Rafael Nadal ve Roger Federer’in karşılaştığı Avustralya Open 2017 Finali’ni izledik. Zeka, üstün performans, centilmenlik ve zerafet izlemeyi ne de çok özlemişim. Survivor seyretmeye alışık bünye şaşırdı tabi.
Tenis oynamıyorum. Babam gençliğinden beri çok sıkı bir tenis oyuncusu ve izleyicisidir. Evde genelde babamı Eurosport başında oturmuş tenis müsabakası izlerken bulursunuz. Tenisi hiçbir sporla karşılaştırmaz, yeri farklıdır ve çok önemlidir. Gerçi tenise gönül veren herkeste bunu görürsünüz. Bir yaşam tarzıdır tenis. Ben ne tenis oynuyorum ne de iyi bir izleyiciyim. Ablam ve babamın anlattıklarını dinler, ilgimi çeken oyuncuların maçlarını arada sırada, denk gelirsem izlerim.
Her maç izleyişimde ablam yada babama “… şimdi ne yaptı ki özür diliyor” gibi sorular sorarım. “Ralli ( servis atışından sonra uzun süren karşılıklı vuruşlar) sonunda attığı top fileye çarpıp karşı sahaya düşüp puan aldığı için özür diliyor yani – bu kaliteli ralliyi ben tam da hak etmeden kazandım özür dilerim demek istiyor ” gibi cevaplar alırım. Bu centilmenlik gerçekten tüm izleyiciyi olduğu kadar beni de etkiler. Seyirci, oyun sırasında ses çıkartmaz. Her iki oyuncunun iyi atışlarını alkışlar. Bir Federer fanı bile olsa Nadal’ın vuruşları için Nadal’ı över, ayakta alkışlar. İzlediği şeyden aldığı hazdır önemli olan. “Sezar’ın hakkı Sezar’a”dır. Her tenis maçı izleyişimde, bu sessiz, kibar, centilmen oyuncudan ve seyirciden büyük zevk alır, keşke tüm popüler spor dallarında ortam böyle olsa derim.
Avustralya Open 2017 tüm bunların dışında ayrıca harika bir maçtı.35 yaşına gelmiş ve 17 şampiyonluğu ile dünya Grand Slam* şampiyonu rekorunu elinde tutan İsviçreli Roger Federer ile 30 yaşındaki, bir sezonda toprak, çim ve sert zeminde grand slam kazanan tek erkek tenisçi olan İspanyol Rafael Nadal. Kupasını alan Federer “ikimizin de bu finalde oynamamız beklenmiyordu. Eğer teniste beraberlik diye bir şey olsa bu ödülü seve seve Rafael ile paylaşırdım” dedi. Nadal da şiltini alırken rakibini olabilecek en zarif şekilde övdü. “Onun hakkıydı, inanılmaz bir oyuncudur. Sakatlığından sonra artık dönemez dediler, gördünüz”dedi.
Seyretmesi müthiş zevk veren bu spor karşılaşmasının üzerine; bu konuşmalar, seyircilerin destek ve alkışlamaları, sporcuların zariflikleri beni çok düşündürdü. Keşke dedim bu öğreti, bu kültür ile her alanda yetiştirilebilsek. Şu anda tüm dünyada ve özellikle ülkemizde spor ve her alanda şahit olduğumuz öz güvenden kaynaklanan kabalık ve bencillik kültürü durdurulabilse. Keşke insanlar bir şeyleri zevkle izleyebilmek için içinde çirkin hırs, entrika, kabalık ve çirkeflik aramasa ve bize bu dayatılmasa, kültürümüz bu öğelerle harmanlanmaya çalışılmasa.
Bu belirttiğim özellikleri televizyondaki her türlü popüler yarışmada görüyor, yaşıyoruz. hakaret dolu konuşmalar, entrikalar, “her yol mübah” davranışları, komplolar, en iyi “laf sokanın” en akıllı kabul edilmesi, bu çirkinliklerin ödüllendirilmesi ve bunu izleyen gençlerin farkına varmadan örnek almaları. Çirkefe doğru koşan toplumlar.
Survivor “Atamazzzz kiiii, Atamazzzz kiii !”
Sıkı tenis seyircisi değilim ama Survivor seyircisiyim. “Evet, evet seviyorum” 🙁 ama yarışmaları seviyorum. Aralardaki kavga ve konuşmaları değil. Her sene kazansın dediğim kişi grubun en efendisidir, dürüstüdür. En “delikanlısı” en “babası” en “bennn, bennn” cisi değildir. Survivor’da özellikle bir takım yarışırken diğerinin “düştü düşüyor, nefesi tıkandı, bacakları titriyor” gibi laflarına dayanamıyorum. Bir çok sporcunun katıldığı bu yarışmada bunun yapılıyor olması kelimenin tam anlamıyla “Çok ayıp” geliyor . Hele aynı gün sabah izlediğim tenis müsabakasından sonra tamamen farklı bu ortamı kaldıramıyorum. Sonra bir okulda voleybol çalışmasına gidiyorum ve çalışmada karşıdaki küçücük kızların filenin öbür tarafındaki arkadaşlarına en şımarık ses tonlarıyla “atamaz kiiii”, “atamaz kiiii” diye bağırdığını duyuyor, utanıyorum. Öğretmenin bunu duyuyor ve bir şey demiyor olmasına sinir oluyorum. Bu densizlik ve kabalık rüzgarına kapılmış giden milletimize ağlamak istiyorum.
Survivor Erdi’yi, Nadal’ı, Federer’i düşünüyorum. “Olgun başağın boynu bükük olur” cümlesindeki boynu bükük olgun başaklar Rafael ve Nadal’ı düşünüyorum. “Boş teneke çok ses çıkarır” daki Erdi’yi düşünüyorum… ülkemiz çocuklarının sadece Erdi’yi izlediklerini, sadece Erdi’ye özendirildiklerini düşünüyorum bir de. Bize kalan; yeni oluşan, oluşturulan kültürümüz karşısında her gün daha fazla şaşırmak ve çaresizlik.
*Grand Slam Uluslararası Tenis Federasyonu tarafından düzenlenen dört büyük tenis turnuvasından her birine verilen isimdir. – Avustralya Açık Tenis Turnuvası (Ocak / Sert Zemin) – Fransa Açık Tenis Turnuvası (Mayıs-Haziran / Toprak Kort) – Wimbledon Tenis Turnuvası (Haziran-Temmuz / Çim Kort) – Amerika Açık Tenis Turnuvası (Ağustos-Eylül / Sert Zemin)
Hızlı Araba Bilmecesinin Cevabı: Kadın hamiledir. Eşi kadını hastaneye yetiştirmeye çalışmaktadır. Adam hastaneye gelince iner, yardım çağırır. Geri döndüğünde eşi doğum yaparken ölmüştür arabada yeni doğmuş bebek vardır.
Kültür şoku 🙂