Kelle Koltukta Minibüs Yolu

Tabi ki sözüm meclisten dışarı ve tabi ki çok keyifli yolculuklarım da oluyor ama “Minibüs Yolu” olarak bilinen caddedeki minibüs yolculuklarımızın çoğunda kızım ve ben “kellemiz koltukta” gidiyoruz.    Hadi benim kellemi geç, tüm korku dolu minibüs insanlarını geç ama söz konusu kızımınki ve anneleri tarafından balon ipi vazifesi gören ellerinden  tutulup balon gibi minibüs içerisinde uçmaları engellenmeye çalışılan çocuklarınki olunca insan gerçekten sinirleniyor.

Minibüs yolu; Fahrettin Kerim Gökay Caddesi,  Şemsettin Günaltay Caddesi ve bir kısım Bağdat Caddesi’nin uç uca eklenerek oluştuğu İstanbul’un işlek ve uzun caddelerinden birisi.   Pendik’ten Kadıköy rıhtıma kadar uzanıyor.  Yönetim şekli mutlakiyet.  Minibüs Şoförleri Zümresi tarafından yönetiliyor.   Renkleri mavi-beyaz,   Marşları: korna, “darı dari” olsun, periodik dıt dıt dıtıtıttı olsun, korna.  Bu marşları dinlemek minibüsün içindeyken ayrı, onu beklerken ayrı eziyet.  Bazen yolun kenarından karşıya geçerken korna seslerinden öyle bunalıyorum ki, hop diye kendimi yola atasım geliyor.     Sonra vazgeçiyorum.   Ya ölmezsem ve rallici ya da tabakhaneci gruba değil de daha çok yolcu almak için on beş dakikalık yolu bir saatte giden minibüse rastlarsam?  Ya beni hastaneye o taşırsa ve giderken de birkaç yolcu almaya çalışırsa… Acı çekerek ölmek istemiyorum.

“Şoför Bey, çocuk kaldı!”

Birçok badire atlatılıyor minibüslerde.  Bir defa çoğu minibüs makaslar yaparak,  çok hızlı gidiyor.  Yolcu görünce zıngadak diye duruyorlar.  Minibüse adımını attığın an gaza basıyorlar ki sen daha tutunamadan ön cama ya da öndeki ablanın poposuna yapış.  İneceğin yerde durduklarında hızlıca inmezsen kay kay yapar gibi tek ayak minibüste tek ayak yolda kalabiliyorsun örneğin.   Eğer ki iki kişiyseniz kısa bir süre ayrı kalabiliyorsunuz.  “Şoför Bey, abla kaldı, çocuk kaldı, ablanın kolu minibüste kaldı, duralım” gibilerinden bağrışmalar olabiliyor.  Ben kızımı hep önce indiririm mesela, minibüste kalıp yolculuğuna devam etmesin diye.  

Oh Ne Ala! Sadece Kendini Kurtar 

Diyelim ki minibüs kalabalık, şoför turbo moduna geçmiş, herkes ön-yan-arka koltuğa yapışmış,  gözler yuvalarından fırlayacak gibi.   Herkesin hayatları film şeridi misali… korkuyor ama hiçbir şey söyleyemiyorlar.   Sadece belli belirsiz dilin damağa vurularak çıkarılan onaylamama “cık” “tıh” sesleri geliyor içeriden.    İnecek olan ineceğinin verdiği özgüven ile sinirini belli ederek “durur musunuz” diyor.  Şoför hort diye duruyor.  Tam inerken başını geriye çeviriyor.  Yolcular gergin… “Şoför bey, ne biçim kullanıyorsunuz, öldürecek misiniz bizi, Allah sizi…” gibi bir şey söylüyor ve gözden kaybolup gidiyor.   Yolcular şokta,  şoför burnundan solumaya başlıyor.  Yolcular bu kişiden nefret ediyor o anda çünkü kendini kurtardı ve onları az önce keyfi normalken bile hızlı giden ve fakat şu anda çok sinirlenmiş olan şoförün ellerine bıraktı.  “Gazı aç, kendin kaç” hesabı. 

Tabi problem yolcular da var.  İş insan ise sıkıntı var demektir.  Yolcunun her çeşidi mevcut, kaba, kibar, bağırarak telefon konuşan, durduk yere azarlayan v.b. ama burada konumuz can güvenliği. Demem o ki kalabalık bir grup insan taşımakla görevli kişilerin bu işin sorumluluğundan haberleri olmalı.  Bunun eğitimi verilmeli.

Her isteyen minibüs şoförü olmamalı.   Çok önemli meslekler bunlar, “can taşıyorsun” derler ya can taşıyorlar gerçekten de.  Önce bu bilinç verilmeli hepimize.  Artık eğitim mi, ceza mı, düzgün maaş mı, belediyelerin fiyakalı şunu yaptık bunu yaptık diyebilecekleri ne çözümleri varsa bu konuda lütfen bir gelişme kaydedelim, bir uygulama görelim. Bir zahmet yahu… bir huzur yahu…bir umut… bir de vicdan yahu.

 

Kelle koltukta yolculuk…En sinir olduğum şey…

CEVAP VER

GÜVENLİK KODU *