Gelin Evi, Gelinim Olur Musun?, Gözüm Sende … Format Gereği

Gelin Evi, Gelinim olur musun?, Gözüm Sende, Benim stilim v.b, v.b, kanal kanal evlendirme programları… Bacağım kırıldığından beri ben yazıların veya günlük uğraşların arasında bu “nadide” programları izleme fırsatı buldum. Daha önce de birkaçına rast gelmiştim.  Anladığım, gördüğüm kadarıyla bu yarışmalar, programlar, diziler ile oluşturulmak istenen bir toplum var ve bu toplum sanırım oldu artık, pişti, servise hazır 🙁

“Kültür erozyonu” teriminin anlamını görüyoruz burada: hani erozyon sırasında toprak su gibi gürül gürül akar, kayar gider…  biz de değerlerimizin akıp gidişini seyrediyoruz. Araziye yeterince ağaç dikemediğimiz için değerlerimizi tutamıyoruz.  

Gelin evi

Beş gelin sırayla birbirinin evlerine gidiyorlar, çeyizlerini açıyorlar, mobilyalarını, evlilik albümlerini gösteriyorlar, yemek yapıyor ikram ediyorlar.  Birbirlerinin yemeklerini, mobilyalarını, odalarını, zevklerini, gelen hediyeleri aşağılıyorlar.   Utanıp sıkılmadan, gayet zorbaca.  Programın “formatı”! gereği ama gayet içten gelerek.  Şunu kaça aldın? soruları soruluyor,  para, mülk konuşuluyor. Özel olan hiçbir şey kalmıyor.
Kadın; evini süsleyecek, kendini süsleyecek, tek düşüncesi dedikodu (şu yeni kelime gıybeti pek sevmiyorum.  aynı isimli şarkıyı söyleyen insanı da pek sevmem neyse) olacak, hava atmak olacak. “Makbul” gösterilmeye çalışılan bu.  Hatta yarışma formatları dedikoduyu öyle pohpohluyor ki bir de dedikodu yapmaları için program arası mini röpörtajlar var.  Özellikle bu birbirini aşağılamak olgusu ilk olarak “yemekteyiz” yarışmasında başladı sanırım.  Atıyor da olabilirim. Benim ilk o zaman dikkatimi çekti.   Bir misafirliğe gidince yemeği eleştirir miydik biz?   Hele hele gösterildiği gibi kaba olabilir miydik?

Bilgi üzerine bir sürü yarışmamız vardı hatta  bu furya başlamadan hemen önce bir yarışmada gençler bir patrondan işi kapmaya çalışıyor projeler üretiyorlardı.  Bir başka yarışmada farklılıklarıyla öne çıkmış iş adamı jüri üyelerine yarışmacılar iş fikirlerini anlatıp destek almaya çalışıyorlardı.  Nevzat Aydın vardı mesela jüride. yemeksepeti.com ‘un eski sahibi, sitesini sattı ve 27 milyon doları, 114 çalışana paylaştırdı.  Evet yine konudan saptım. Olsun önünde saygıyla eğilerek, hayranlık dolu gözlerimizin yine kısılmasını ve mutsuz – umutsuz bakışımıza dönmemizi sağlayacak asıl konumuza geri gelelim…

Tüm yarışmalarda kavga, cazgırlık prim buluyor, rating alıyor.  Çoğu yarışmaya çeşitli ajanslardan katılımcı bulunuyor. (Öyle ki Survivor katılımcısı Eser – hani sürekli ” God damn it” diyen – daha önce katıldığı evlilik programına ajansı sayesinde katıldığını canlı yayında belirtmişti).  Evlilik programlarında aslında evlenmek istemeyen 20 -21 yaşlarında ellerini sallarlarsa ellisi yakışıklılıkta ve güzellikte gençler… , sahte dünyalar ve böyle olduğunu bile bile seyreden bizler.  Bizim seyrettiğimizi fark edince daha da abartan programcılar.  Her türlü kabalığın normalleştirilmesi, erozyonda aşağıya doğru hızla akan; terbiye, görgü, gelenek görenek… televizyon programlarının formatları ile formatlanan bizler.

Aslında tüm bunların içerisinde beni en çok üzen son dönem yarışmalarındaki “kadının toplumumuzda yerleştirilmeye çalışılan durumu – konumu”.

Hele hele bir de “Gözüm sende” isimli yarışma var ki… Bilen bilir…

Kavgayı, aşağılamayı, terbiyesizliği yücelten programlar..En sinir olduğum şey…

 


 

“Yolda Yürürken” bilmecesinin cevabı:  Bir grup adam gemilerinin batması sonucu küçücük, ıssız bir adaya düşerler.   Yiyecek hiçbir şey bulamazlar ve aralarında sırayla birinin kolunu kesip yiyeceklerine karar verirler.   Bir tanesi hep en son sıraya kalmaya çalışır ve kolu kesilmemiş sadece o kaldığında kurtarılırlar.  Adam diğerlerinden kaçar fakat sözünde durmamıştır.  İçlerinden biri adamın evini bulur, bekler ve adamı vurarak intikamını alır.


 

CEVAP VER

GÜVENLİK KODU *